Samet, işyerinden çıkarken gökyüzünün aniden karardığını fark etti. Yağmur ağır ağır başlamıştı ve parkta yürüyüş yaparken karşılaştığı genç bir kadın, yağmura hazırlıksız yakalanmış gibi görünüyordu. Üzerindeki ince elbisesi tamamen ıslanmış, omuzlarına dökülen saçlarından su damlıyordu. Samet, durumu fark eder etmez yanına gidip şemsiyesini kadınla paylaşmayı teklif etti.

"Merhaba, ben Samet," dedi, nazik bir gülümsemeyle. "Görünüşe göre yağmura fena yakalanmışsınız. Yakında bir kafeye gidiyorum, isterseniz benimle gelebilirsiniz." Kadın, soğuktan titrerken ona minnettarlıkla baktı. "Ben de Ayşe," dedi. "Teşekkür ederim, bu gerçekten nazik bir teklif."

Samet ve Ayşe, birlikte yakındaki kafeye doğru yola çıktılar. Kafede, sıcak birer kahve içip yağmurun dinmesini beklerken sohbet ettiler. Ayşe, seyahat etmeyi ne kadar sevdiğini ve bugün ilk defa bu semte geldiğini anlattı. Samet de ona semtin ilginç yerlerini ve güzel mekanlarını anlattı.

Zaman geçerken yağmur yavaşça dinmeye başladı. Samet, Ayşe'ye yolculuğunda eşlik etmeyi önerdi ve birlikte yürümeye başladılar. Her ikisi de bu beklenmedik buluşmanın ne kadar değerli olduğunu düşündü. Yeni bir dostluğun başlangıcını kutlayan iki kişi olarak yüzlerinde gülümsemeyle yollarına devam ettiler.