Arda, İstanbul’un hareketli sokaklarında sıradan bir gün geçiriyordu. Uzun zamandır çeşitli mekanlarda fotoğrafçılık yaparak geçimini sağlıyordu. Bir gün, yakın arkadaşı Murat ona ilginç bir projeden bahsetti. Arda, gizli kamera yerleştirerek insanların doğal hayatlarını gözlemlemeye yönelik bir belgesel hazırlamayı düşündü.
Bu fikir Arda’yı heyecanlandırmıştı ve hemen hazırlıklara başladı. Murat’la birlikte belirledikleri bir kafeye giderek, izin aldıktan sonra köşeye küçük bir kamera yerleştirdiler. Amaç, insanların günlük yaşamlarında birbirleriyle nasıl etkileşime girdiklerini, toplumsal kurallar çerçevesinde ortaya koymaktı. İkili, büyük bir titizlikle çekimlerini yaparak farklı hikayeler oluşturmaya başladılar.
Bir süre sonra belgesel, internet üzerinde oldukça ilgi çekti. İnsanlar, tanımadıkları yüzlerce kişinin günlük yaşamına tanıklık ettikleri bu projeyi takip etmeye başlamıştı. Arda ve Murat, etik sınırlar çerçevesinde hazırladıkları bu içeriklerle, insanların günlük yaşamlarına dair bilinçli bir farkındalık oluşturmayı başardı.
Belgeselin yayıncısı, büyük medya kanallarıyla anlaşmalar yaparak projeyi daha geniş kitlelere ulaştırma imkanı buldu. Arda ve Murat için bu deneyim, sadece bir iş olmaktan çıkıp, sosyal anlamda da değer taşıyan önemli bir girişime dönüştü. Arda, bu projeyle birlikte, insanların birbirlerini anlamasında ve empati kurmasında küçük bir katkı sağlamanın gururunu yaşıyordu.