Seda, uzun bir günün ardından ofisten çıkarken ayaklarındaki topuklu ayakkabıların verdiği yorgunluğu hissediyordu. Gün boyu süren toplantılar ve koşuşturmacalar onu bitap düşürmüştü. İş çıkışında en sevdiği kafeye gidip bir kahve içmek istedi.
Kafeye girdiğinde, onu en çok rahatlatan köşe masalardan birine oturdu. Siparişini verdikten sonra, yan masada oturan ve sürekli karşılaştığı bir yüz dikkatini çekti. Adam genellikle aynı saatte orada olurdu ve aralarında her defasında sessiz bir selamlaşma olurdu. İsminin Murat olduğunu hatırladı. Murat da Seda’nın geldiğini fark etmişti ve ona gülümseyerek selam verdi.
Kısa süre sonra ikisi de kahvelerini içerken konuşmaya başladılar. Günün yorgunluğundan bahsederken iş konularından özel hayatlarına kadar birçok konuya değindiler. Sohbet derinleştikçe Seda, Murat’ın nasıl nazik ve düşünceli biri olduğunu fark etti, sohbetin bu kadar keyifli olmasını beklemiyordu. Saatin geçtiğini fark ettiğinde, zaman akıp gitmişti.
Seda, Murat ile hoş bir akşam geçirmiş olmanın mutluluğu ile evinin yolunu tuttu. Topuklu ayakkabıları hala ayağındaydı ama bu kez yorgunluk yerine tatlı bir huzur hissediyordu.