Sümeyye Korkmaz, yoğun bir günün ardından rahatlamak için evine dönmüştü. Kendi kendine vakit geçirmek, kitap okumak ve meditasyon yapmak en sevdiği hobilerden biriydi. Yumuşak ışıklarla aydınlattığı oturma odasında sıcak bir çay demleyip, en sevdiği koltuğa yerleşti.
Sümeyye, günlük koşuşturmalardan sıyrılmanın en iyi yolunun, zihnini dinlendirmek olduğunu düşünüyor ve bunun için her gün kendine birkaç saat ayırıyordu. Bugün, yeni başladığı bir kitabın sayfaları arasında kaybolmayı planlıyordu. Kitap, uzun zamandır üzerine düşündüğü konulara dair yeni perspektifler sunuyordu.
Rahatlatıcı bir müzik eşliğinde kitabına dalmışken, düşünceleri günün stresinden arınıp hikayenin içine sürüklendi. Bu kendini dinleme anları, ona hem huzur veriyor hem de içsel bir denge sağlıyordu. Kendiyle baş başa kaldığı bu anlar, onun için gerçekten kıymetliydi.
Bu süreçte sadece fiziksel olarak değil, zihinsel olarak da rahatlıyordu. Sümeyye, herkesin hayatında böyle huzurlu anları yaratması gerektiğine inanıyordu. Bu içsel yolculuk, ona hem huzur veriyor hem de yaratıcı düşünceleri besliyordu.