Yağmurun hafifçe camlara vurduğu bir akşamda, Elif ve Mert kendi dünyalarını yaratmışlardı. Uzun ve yoğun geçen bir haftanın ardından, evlerinde vakit geçirmek onlara iyi geliyordu. Mutfağın kenarında hazırlanmış sıcak çaylar, salonun ortasındaki küçük sehpada yerini almıştı.

Elif, günün yorgunluğunu bir sıcak duşla atmak istedi. Duşun sıcak suğunu hissederken, bir yandan da yağmurun sakinleştirici sesine kulak veriyordu. Mert ise salonda, yağmurun keyfini çıkararak pencereden dışarı bakıyordu. Elif'in duşta olduğunun farkında olup, onunla şakalaşmak için bir anlık bir hevesle banyoya doğru yöneldi.

Kapıyı tıklatarak, "Nasıl gidiyor? Hava gerçekten güzel, değil mi?" diye seslendi. Elif, şaşkın ama mutlu bir şekilde, "Gelip bakmak ister misin? Çok ferahlatıcı," diye yanıtladı. Mert, nazikçe kapıyı aralayıp içeri girdi.

Elif, banyodaki bu sıcak anı derin bir kahkahayla karşıladı. İkisi de her zamanki gibi neşeler içinde gülerken, hayatın küçük mutluluklarının tadını çıkarıyordu. Yağmurlu havanın verdiği huzur, onların kendi iç huzuruyla birleşerek, unutulmaz bir anı oluşturuyordu.