Genç ve yetenekli edebiyat öğrencisi Gizem, her zaman kitaplara olan düşkünlüğüyle tanınırdı. Üniversitenin kütüphanesinde saatlerce zaman geçirir, nadir kitapların peşine düşerdi. Bir gün aradığı kitabı bulmak için kütüphanenin en uzak köşesine gittiğinde, eskiden kalma bir günceye rastladı.

Gizli notlar ve eski mektuplar da içeren bu günce, 19. yüzyılda yaşamış bir genç kızın hayallerini ve yaşamını anlatıyordu. Yazılar, özellikle Londra'daki bir müzik okulunda geçen yılları kapsıyordu. Müzik okulu, yazdığı notlarla ve aldığı derslerle doluydu.

Gizem, bu günceyi okurken, kendisini bu eski dünyanın içerisinde buldu. Günce, yalnızca duygusal deneyimlerle sınırlı değil, aynı zamanda yaşamın farklı yönlerini de gözler önüne seriyordu. Gizem'in hayal gücü harekete geçmişti ve kendi hikayesini yazmak üzere ilham bulmuştu.

Kütüphanede geçirdiği saatler sona erdiğinde, Gizem yeni bir maceranın ilk satırlarını kaleme almıştı. Bu, kendi yaşamında ve başkalarının hayatlarında farklılık yaratan hikayelerden biri olacaktı. Ve bu hikaye de, tıpkı okudukları gibi, insanların kalbine dokunmayı başaracaktı.