Pera, yaz akşamlarını çok seven genç bir kadındı. Her hafta sonu arkadaşlarıyla yeni yerler keşfetmek, farklı tatlar denemek için buluşurlardı. O hafta sonu da şehirde yeni açılan bir kafe keşfetmişlerdi: Çilek Bahçesi. Çilek temalı menüleri ve bahçesindeki çilek kokusu ile ünlü bu kafe, herkesin ilgisini çekmişti.
Pera, arkadaşlarına oranın ne kadar güzel olduğunu anlatırken bir yandan çilekli pastasının tadını çıkarıyordu. Hem çilek bahçesinin atmosferi, hem de arkadaşlarıyla geçirdiği güzel zaman Pera'nın enerjisini tazeliyordu. Bir süre sonra yan masalardan gelen kahkahalar dikkatlerini çekti. Tanımadıkları bir grup, çektiği videoları paylaşıp gülüyor, eğleniyorlardı.
Pera ve arkadaşları, sosyal medyanın insanlar üzerindeki etkisini konuşmaya başladılar. Paylaşılan şeylerin iyisiyle kötüsüyle nasıl hızla yayıldığını düşündüler. Pera, bu tür şeylerin değerlerini ne kadar basit gösterebileceğinden bahsetti. Herkesin hayatında özel ve önemli anların olduğunu ancak bunun herkesle paylaşılmasının her zaman doğru olmadığını düşündüler.
Arkadaşlarıyla bu olumlu yaklaşım, Pera ve arkadaşlarının sosyal medyayı daha dikkatli kullanmaları konusunda bilinçlenmelerine sebep oldu. Akşamı güzel sohbetlerle, kahkahalarla ve gelecekte neler yapabileceklerini konuşarak sonlandırdılar.