Ayşe, tüy gibi hafif bir kumaşın altında salınırken, üstündeki desenler güneş ışığı ile parıldıyordu. Anadolu’nun geniş bozkırlarında yetişmiş olan Ayşe, at sırtında rüzgarla dans edercesine hareket edebiliyordu. Günlerden bir gün, küçük köylerine gelen bir festivale katılmaya karar verdi.
Festivale gelen herkes, geleneksel Türk müzikleri eşliğinde dans eden insanları izliyordu. Ayşe de festivale katılan kalabalığın arasında atını yavaşça sürüyordu. Üzerindeki geleneksel kıyafet, tüllerden oluşuyordu ve her rüzgar esişinde adeta dalgalanıyordu.
Orada tanıştığı Murat, Ayşe'nin at üzerindeki zarif hareketlerinden çok etkilenmişti. Güneş yavaş yavaş batarken, köy meydanında tanıştıkları bu festivalde Ayşe ve Murat, ortama neşe ve canlılık katan ortak bir enerji yakaladılar.
Gece boyunca dans edip köyün tatlı havasını solurlarken, Ayşe'nin tüllerle süslü elbisesi bu özel anın hafifliğine uyum sağlıyordu. O gece, hem Ayşe hem de Murat için, unutulmaz bir dostluğun başlangıcı oldu. Doğa, müzik ve arkadaşlık, Anadolu'nun bu küçük köşesinde herkese ilham vermeye devam ediyordu.