Mika Slowana, toplumun ilgisini çeken, yaratıcı bir zihin ve sanata olan tutkusuyla bilinen bir fotoğrafçıydı. Uzun yıllardır üzerinde çalıştığı bir projeyi nihayet tamamlamış ve bunu insanlarla paylaşmak üzere hazırlık yapmaktaydı. Proje, doğanın izlerini ve insanların bu izlerle kurduğu duygusal bağı araştıran bir dizi fotoğraf ve kısa filmden oluşuyordu.

Mika, projenin sergisi için küçük bir galeri kiralamış ve burada eserlerini sergilemeye karar vermişti. Açılış günü, sanatseverler galeriye doluşmuş, Mika'nın sanatı hakkında yorum yapıyor ve çalışmalara hayranlıkla bakıyorlardı. Galerinin bir köşesinde, Mika'nın doğayı ve insanı aynı karede yakaladığı, farklı duyguların tercümanlığını yapan birkaç kısa film gösteriliyordu.

Mika, eserlerinin bu denli ilgi görmesinden memnundu ve galerinin bir köşesinde oturmuş, misafirlerin yorumlarını dikkatle dinliyordu. Onun için önemli olan, sanatının insanlarda bıraktığı etkiydi. Uzun süre konuşulacak, sanatın ve doğanın ortak dili üzerine düşüncelere zemin hazırlayacak bir akşam olmasını diliyordu.

Projelerinin insanlarda yarattığı etkiyi görmek, onun için tarifsiz bir mutluluk kaynağıydı. Mika Slowana'nın bu sergisi, sanatı aracılığıyla insanlara farklı bir dünyanın kapılarını aralayarak, doğanın bize fısıldadığı gizli mesajları duyabilmemizi sağladı.