Gizem Avcı, hayatına gizem dolu anılar biriktirmekten keyif alan bir yazardı. Yoğun ve tempolu bir iş gününün ardından, okuyucuları için unutulmaz bir hikaye yazmak üzere masasının başına geçti. Her zamanki gibi ilginç ve dikkat çekici bir konu arıyordu.
Gizem, masa lambasının huzur veren ışığında, düşüncelerini bir araya getirmeye çalışırken, eski not defterine göz gezdirmeye başladı. Burada farklı karakterlerin hikayeleri ve ilginç olaylar dikkatini çekti. Ancak bu defa, sıradan bir hikayenin ötesine geçmek istiyordu. Kendine "Bugün sıradanlığın dışında bir şeyler yazmalıyım." diyerek bir meydan okuma yaptı.
Verdiği kısa bir molada, çok sevdiği kahve aromasının dağılmasıyla birlikte, aklına şehirde dolaşan bir hikaye geldi. Gizem, bu yolla aslında herkese dokunan, hem dikkat çekici, hem de okurken insanı düşündüren bir hikaye oluşturabileceğini fark etti.
Kendi deneyimlerinden esinlenerek, herkesin anlayabileceği fakat farklı bakış açılarıyla yorumlayabileceği bir hikaye yazmaya karar verdi. Gizem Avcı’nın yazdığı hikaye, okuyucuların gündelik hayatta gözden kaçırdığı küçük detaylara odaklanıyor ve onları derin düşüncelere sürüklüyordu. Böylece yazdığı metinler, okuyucuya kendi iç dünyasında bir keşif yapma fırsatı sunuyordu.