Başlangıçta sessiz bir akşam üzeriydi. Serra, haftanın yorgunluğunu üzerinden atmak için biraz zaman ayırmak istemişti. Pencerenin önündeki rahat koltukta otururken, gün batımının güzel renklerini izliyordu. Bu renklerin içindeki huzur onu bambaşka bir dünyaya götürüyor ve ona sakinlik veriyordu.
Serra gün boyunca yaşadığı yoğun tempodan bunalmıştı ve bu huzurlu anı yakalamış olmak onu mutlu ediyordu. Yan masasında duran bir kitap dikkatini çekti. Son zamanlarda okumak istediği ama bir türlü fırsat bulamadığı bu kitabı eline aldı ve sayfalarını çevirmeye başladı.
Kitabın güzel hikâyesine kendini kaptırmışken Serra, düşüncelerinin arasında kayboldu. Kitaptaki karakterlerle özdeşleştikçe kendi hayatını sorgulamaya başladı. Belki de uzun zamandır bu kadar rahatlamaya ihtiyacı vardı.
Acıkan Serra, mutfağa gidip kendine güzel bir çay hazırladı ve tekrar koltuğuna döndü. Hayatın stresinden uzaklaşıp, yalnızca kendiyle baş başa kalmanın huzurunu her hücresinde hissetti.
Serra o an, küçük zevklerin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anladı. Her insanın, gün içinde biraz huzur ve sakinliğe ihtiyacı olduğunun farkına vardığı anlarda, Serra'nın bu akşamı bir terapi gibi gelmişti. İşte bu an onun kendi için ayırdığı özel bir zamandı.