Elisa, üniversitedeki tarih dersine yetişmek için acele ediyordu. Her zamanki gibi, kütüphanede okuduğu kitaptan kopmak zor gelmişti. Gökyüzü bulutluydu ve hafif bir rüzgar esiyordu. Elisa kırmızı saçlarını topladı, çantasını omzuna attı ve kampüsün öteki ucuna doğru hızla yürümeye başladı.
Sınıfa girdiğinde, diğer öğrencilerin çoktan yerlerini aldığını gördü. Profesör Smith, kürsüde Roma İmparatorluğu'nun kökenlerinden bahsediyordu. Elisa, en arka sıradaki boş sandalyeye oturdu ve not almaya başladı. Tarih, Elisa'nın tutkusu olmuştu ve her dersten sonra kendini daha da zenginleşmiş hissettiği için mutluydu.
Dersin ortasında, profesör bir mola verdi. Elisa, pencereden dışarı bakarken aklından geçen düşünceleri yazmak için not defterine uzandı. Kampüsteki çeşmenin önünde toplanan güvercinleri izledi ve insanların arasındaki günlük telaşı gözlemledi. Kırmızı saçıyla dikkat çeken Elisa, çevresindeki dünyaya duyduğu merakı her zaman korumuştu.
Moladan sonra, derinlere inen tarihin sayfalarına geri dönüldü. Elisa, kendisini tarihin akışına kaptırırken, bir gün tüm bu bilgileri paylaşacak bir yazı yazmanın hayallerini kurmaya başladı. Kendi hikayesini şekillendirmek, geçmişten ve çevresinden ilham almak ona güç veriyordu. Ders bittiğinde, Elisa derin bir nefes aldı; bir başka günün, yeni keşiflerin kapısını açtığını hissederek sınıftan ayrıldı. Her yeni gün, tarih kadar renkli ve anlamlıydı onun için.